2011 Eylül Vaazı - 2
Sesli Vaazlar
KONUSU: ZEKÂT’IN HÜKMÜ VE ÖZELLİĞİ (10)
بسم
الله خذ
من اموالهم صد
قة تطهرهم
وتزكيهم بها
وصل عليهم ان
صلوتك سكن والله
سميع عليم صد ق
الله العظيم.
Muhterem kardeşlerim, İslâm ‘ın, beş temel esasından biride Zekât ibadetidir.
Görülen ve görülmeyen tüm varlıkları
farklı yaratan ALLAH(c.c.), yeryüzüne halife olarak
yarattığı insanları da; ırkı, rengi, dili ve biyolojik yapısı gibi; bilgisi, eğitimi,
ahlakı, davranışları, becerisi, yetenekleri, gücü, dünya nimetlerinden
yararlanabilme imkânı ve kazancı bakımından, dereceli, kademeli olarak farklı
yaratmıştır. Bu sebeple, insanlar birbirlerine muhtaçtırlar. Ayeti kerimede:
بسم
الله...والله
فضل بعضكم علي
بعض فى الرزق
“Allah(c.c.),rızık konusunda kiminizi kiminizden
üstün kıldı” buyrulmaktadır.(Nahl,16/71).
Aziz kardeşlerim,
Yüce Allah, insanlara her türlü
özelliği ve rızkı farklı ve belirli ölçülerde vermemiş olsaydı, toplum da azgınlık
ve fesat olurdu. Bu nedenle, toplum varlığının sağlıklı şekilde sürdüre bilmesi
için, sosyal yardımlaşmaya, dayanışmaya ve birliğe şiddetle ihtiyaç vardır.
KUR’ÂN’I KERİMDE:
بسم
الله ...وفي
اموالهم حق
للساءل
والمحروم
“Mallarında, muhtaç ve yoksullar için bir hak vardır”
buyrulmuştur.(Zâriyât Sûresi,51/19)
Bu hisse, zenginlerin fakirlere bir lütfu
değil, bir görevi ve fakirlerin hakkıdır. Onun için zenginler fakirlerin haklarını
verecek ve onları minnet altına almayacaktır. Çünkü biri borcunu ödemekte, diğeri
hakkını almaktadır.
Değerli kardeşlerim, başta fakirlik problemi
olmak üzere aktarılan bütün sorunlara karşı, İslâm’ın kendine özgü çözüm, öneri
ve seçenekleri vardır: Zekât, sadaka, infak ve kardı hasen(ödünç
vermek) gibi yardımlaşma, dayanışma ve paylaşma seçenekleri, bu tür problemler için
sunulan çözüm önerilerinin başlıca larıdır.
Zekât, Toplumda zengin ile fakir
arasındaki uçurum ve farklılaşmaları ortadan kaldırır. Malın sadece zenginler
elinde dolaşan bir servet olması, ayet-i kerime ile yasaklanmıştır.(Haşir
Suresi,59/7)
Zekât, iktisadi, ticari ve sosyal hayatın
adeta ruhudur. Çünkü Zekât, insanların davranışlarını maddi ve manevi sahada
disipline eden ilahi bir emirdir.
Zekât, ticaretin canlanmasına zemin
hazırlar.
Zekât, hem sosyal, hem de iktisadi yönü
olan bir ibadet biçimi olmakla kalmayıp, aynı zamanda kalkınmanın ve refahın
bir göstergesidir. Başta okumuş olduğum ayeti kerimede: “ Onların mallarından,
onları kendisiyle arındıracağın ve temizleyeceğin bir sadaka(zekât) al ve onlara
dua et. Çünkü senin duan onlar için sükûnet dir( onların
kalplerini yatıştırır). Allah (c.c.),hakkıyla işitendir,
hakkıyla bilendir” buyrulmaktadır.(Teybe,9/103)
Kuran’ı kerimde ve sünnette Zekât
ibadeti, a-Zekât, b-Sadaka, c-İnfak, olarak üç kelime ile beyan edilmektedir. Hatta
“Sadaka” kelimesi hepsini kapsamaktadır.
Zekât; dinen zengin sayılan Müslümanların
para, altın, gümüş, ticaret malı, hayvan, maden, sanayi ve toprak ürünlerinden
bir pay, ayeti kerimede belirtilen gruplar a verilmesi demektir. (Tevbe suresi, 60 ) Kuran da zekât kelimesi, 32 defa
geçmektedir.
Sadaka; Allah rızası için karşılıksız
olarak yapılan yardım ve bağış anlamına gelir. Farz olan sadaka, zekât’tır. Vacip olan sadaka, sadaka fıtır(
fitre)dir. Mendup olan
sadaka, diğer yardımlardır.
İnfak; Allahın hoşnutluğunu
kazanmak amacıyla kişinin kendi servetinden yoksullara, hayır kurumlarına,
İslâm’ın bilinmesi, tanınması, öğrenilmesi ve anlatılması, faaliyetlerine
yapılan maddi harcamayı, ihtiyaç sahiplerine ayni ve nakdi yardımı ifade eder.
Zekât, namaz gibi bütün peygamberlerin
tebliğinde vardır.
Zekât, hicretin ikinci yılında farz
kılınmıştır. Kitap, sünnet ve icma ile sabit olan bir
ibadettir.
Zekât, Kur’an’da 32 ayette namaz ibadeti
ile birlikte kesin bir ûslupla emredilmektedir.
بسم
الله
واقيمواالصلوة
واتواالزكوة
وار كعوا مع
الراكعين
“Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin. Rukû
edenlerle birlikte rukû edin” buyrulmuştur.(bakara,43
ve diğer ayetler)
Zekât ibadetini yerine getiren Müslüman
dünya ve ahiret mutluluğuna erişir. Çünkü:
Zekât; serveti kul hakkından arındırır. Paylaşma ve yardımlaşma duygusunu
artırır. Cimriliği önler, kulluk bilincini diri tutar. Mal güvenliğine katkı
sağlar, nimeti verene şükür bilincini geliştirir ve yüce Yaratana şükür
bilincini diri tutan önemli bir ibadettir.
بسم
الله
واذ تاذن
ربكم لإن شكر
تم لازيدنكم
ولإن كفرتم
ان عذابي
لشديد
“Hani Rabbiniz şöyle buyurmuştu:”And olsun, eğer şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım.
Eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir” (İbrahim,14/7)
buyrulmaktadır.
Zekât; fakirin temel ihtiyaçlarını karşılar, servet
düşmanlığını önler, fakiri dilencilikten uzaklaştırır, sevgi ve sayğı oluşturur, toplumsal çatışmayı önler, zengin ve fakir
arasındaki dengeyi sağlar ve sosyal güvenliğe katkı da bulunur.
Aziz kardeşlerim, dinimizde ibadetlerin
temelini samimiyet ve ihlâslı niyet teşkil eder. İhlâs
ve samimiyetten uzak, ibadetlerin Allah katında değeri yoktur. Bu nedenle, Zekât
yükümlülüğü bulunan Müslüman, zekât miktarını ilgili sınıflara aktarmakla ve
vermekle yükümlüdür (Tevbe, 60). Zekât ı; vermemek, ihmal
etmek her türlü maddi ve manevi sıkıntı ya sebebiyet verir. Tarih buna
şahittir. Kuranı kerimde;
بسم
الله
والذين
يكنزون الذهب
والفضة ولا
ينفقونها في
سبيل الله
فبشرهم بعذاب
اليم............
“Altın ve gümüşü biriktirip gizleyerek onları Allah yolunda harcamayanları
elem dolu bir azapla müjdele. O gün bunlar cehennem ateşinde kızdırılacak;
onların alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak ve “İşte bu kendiniz
için biriktirip sakladığınız şeylerdir. Haydi tadın
bakalım, biriktirip sakladığınızın tadını” denilecek”(Tevbe,9/34-35)
buyrulmaktadır.
بسم
الله
ولا يحسبن
اللذين
يبخلون بما
آتَيهم الله
من فضله هو
خيراً لهم بل
هوشر لهم...........
“Allahın kendilerine kereminden verdiği
nimetlerde cimrilik edenler, bunun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar.
Hayır! O kendileri için bir şerdir. Cimrilik ettikleri şey de kıyamet günün de
boyunlarına dolanacaktır.” (Al-i İmran,3/180) buyrulmuştur.
Muhterem kardeşlerim anlıyoruz ki, Zekâtı
vermemek büyük bir azabı doğurmaktadır. Ama! Helal mal elde etmenin ve zekâtını
vermenin dünya ve ahiret mutluluğunu sağladığı bir realitedir. Peygamberimiz:
لاَ يَقْبَلُ
اللهُ صَلاةً
اِلّا بِطُهُورٍ
ولا يَقْبَلُ
صَدَقَةً
مِنْ غُلوُلٍ
“Allah, abdestsiz namazı kabul etmez, hile, aldatma ve haram
yoldan elde edilmiş maldan verilen Zekâtı da kabul etmez”(ibni
mace /271) kuran-ı kerimde: Salih amel eden, namaz
kılan ve zekât verenler için korku olmayacağı, büyük mükâfata nail olacakları
ifade edilmektedir:
ان
الذين ا منوا
وعملواالصالحات
واقامواالصلاة
واتواالزكوة
لهم اجر
“
Şüphesiz iman edip Salih ameller
işleyen, namazı dosdoğru kılan ve zekâtı verenlerin mükâfatları Rableri katındadır.
Onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır” (Bakara,2/277)
buyrulmaktadır. Mevlam kulluk görevini yerine getiren kullarından eylesin ÂMİN elfâtiha.
20/08/2011
Muharrem Çöllü